Unutulmuş sokakları, terkedilmiş evleriyle terk edilmiş kasabalar, geçmişin yankılarını taşıyan hüzünlü güzellikler. Bir dönem popüler olan, ancak zamanla terkedilen kasabaların içine göz atıyoruz. Aralarında Türkiye’den de bir yerin yer aldığı bu liste, geçmişin izlerini sürmeye davet ediyor.
Bir zamanlar yaşam dolu, hareketli ve renkli olan kasabalar, zaman içinde değişen koşullarla başa çıkamayarak terkedilmiş koridorlar haline dönüşebiliyor. İnsan eliyle yapılmış binalar, alışveriş caddeleri ve yaşanmış anılar, zamanla sessizliğe bürünen bu kasabalarda izlerini koruyor.
Humberstone: Şili
Şili’nin kuzeyinde bulunan eski potasyum nitrat rafinerisi. İki büyük şirketin ortaklaşa kurduğu 1930 ve 1940’lı yıllarda nitrat madenciliğinin merkezi sayılan kasaba 1958 yılından itibaren şirketlerin kapanması sonucu terk edilmeye başlandı.
Pyramiden: Norveç
Norveç’in Svalbard adaları arasında, Barents Denizi’nin buzlu suları arasında yükselen bir hayalet şehir var: Pyramiden. Bu terkedilmiş maden kasabası, Sovyetler Birliği tarafından kurulmuş ve zamanla terkedilmiş, zamanın dondurulmuş bir anıtıdır.
Pyramiden, 20. yüzyılın başlarında Ruslar tarafından kömür madeni arayışı sırasında keşfedildi. Sovyetler Birliği, bu adada stratejik bir nokta olan Pyramiden’de büyük bir kömür madeni işletmeye karar verdi. Kasaba, kömür madeni işletmeye yönelik Sovyet planlarının bir parçası olarak kuruldu.
Pyramiden, maden işçileri ve aileleri için konutlar, okullar, kültür merkezleri ve spor tesisleri ile donatılmış bir kasaba haline geldi. Ancak, 1998’de Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve kömür talebinin azalmasıyla birlikte, Pyramiden hızla terkedildi.
Bugün, Pyramiden, terkedilmiş binaları, okulları ve tiyatrosu ile Svalbard archipelago’sundaki buzlu manzaranın içinde sessizce duruyor. Zamanın donmuş bir kesiti olarak, kasaba, terk edilmişliğin ve doğanın geri alımının bir simgesi haline gelmiştir.
Bodie: Amerika
Amerika’nın batı kıyısında, Kaliforniya’nın ötesinde, Sierra Nevada dağlarındaki Bodie, zamanla terkedilmiş bir hayalet kasabaya dönüşmüş bir arazi parçasıdır. Bu kasaba, 19. yüzyılın ortalarında altın madeni bulunmasıyla hızla büyüdü ve ardında efsanevi bir geçmiş bıraktı.
Bodie, 1859’da altın bulunmasıyla kuruldu. Altın madeni çılgınlığı, kasabanın nüfusunu binlerce kişiye kadar çıkardı. Bodie, zengin altın yataklarıyla ünlüydü ve bir dönem Altın Üçgen olarak bilinen bölgenin bir parçasıydı.
1870’lerin sonlarına doğru, Bodie’nin nüfusu zirveye ulaştı. Ancak, 1880’lerin ortalarında altın rezervleri tükenmeye başladı ve madenciler diğer bölgelere yönlendirildi. Bu durum, Bodie’nin hızlı bir şekilde terkedilmesine neden oldu.
Bugün, Bodie, zamanın dondurulmuş bir anıtı olarak varlığını sürdürüyor. Terkedilmiş evler, işyerleri ve sokaklar, geçmişin izlerini taşıyan bir hayalet kasaba atmosferi yaratıyor. Devlet parkı olarak korunan Bodie, ziyaretçilere tarihle dolu bir yolculuk yapma şansı sunuyor.
Kayaköy: Türkiye
Ege Bölgesi’nin eşsiz güzellikteki manzaralarından birinde, Fethiye’nin hemen yakınında, zamanın dondurulmuş bir anıtı olan Kayaköy bulunmaktadır. Bu terkedilmiş köy, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çeker.
Kayaköy, antik Karmilassos kenti kalıntıları üzerine kurulmuştur. Ancak, köy asıl olarak 1923 yılında Yunan-Türk nüfus mübadelesi sırasında terkedildi. Boşalan bu köy, zamanla terkedilmiş bir hale geldi.
Kayaköy, geleneksel Türk ve Yunan mimarisinin etkileyici bir karışımını sunar. Taş yapıları, dar sokakları ve kırmızı damlı evleriyle köy, geçmişin atmosferini günümüze taşır. 300’den fazla ev ve kiliseyi içeren bu alanda, terkedilmişliğin izleri hala hissedilir.
Oradour-sur-Dlane: Fransa
Oradour-sur-Glane, Fransa’nın merkezi bölgesinde, Haute-Vienne departmanında yer alan küçük bir kasabadır. Ancak, bu kasaba sadece coğrafi konumuyla değil, tarihi acıları ve hatıralarıyla da tanınır. Oradour-sur-Glane, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın işgali altında karanlık bir tarih yazdı.
1944 yılında, 642 sivilin öldüğü, kadınların çocukların ve yaşlıların da aralarında bulunduğu bir trajedi yaşandı. Alman Waffen-SS birliği, kasabayı tamamen yakıp yıktı ve sakinlerini acımasızca katletti. Bu vahşet, Oradour-sur-Glane’i sadece bir kasaba değil, aynı zamanda bir anıt ve müze haline getirdi.
Bugün Oradour-sur-Glane, o kara günün izlerini taşıyan terkedilmiş evleri, yıkılmış duvarları ve tahrip olmuş sokaklarıyla hüzünlü bir sessizlik içindedir. Kasaba, o tarihi günün anısını canlı tutmak ve gelecek nesillere aktarmak adına terk edilmiş halde bırakılmıştır.
Kolmanskob: Namibya
Namib Çölü’nün sıcak kumlarının ortasında yükselen, zamanla terkedilmiş bir kasaba: Kolmanskop. Bu kasaba, Namibya’nın güneybatısındaki çöllerde, altın çağını yaşamış ancak zamanla terkedilmiş bir elmas madeni kasabasıdır.
Kolmanskop, 1908 yılında Alman kolonistler tarafından kuruldu. Buradaki hikaye, 1908 yılında demiryolu makinisti Zacharias Lewala’nın Namib Çölü’nde bulunan bir taşın altına eğildiğinde ortaya çıkan ilk elmasın keşfiyle başlar. Bu keşif, bölgedeki elmas rezervlerini ortaya çıkararak Kolmanskop’u bir elmas madeni kasabası haline getirdi.
Kolmanskop, elmas madenciliği sırasında büyük bir refah yaşadı. Alman mimarisinin etkileyici örneklerini barındıran bu kasaba, lüks evler, bir hastane, tiyatro ve alışveriş merkezleri ile dolup taştı. Ancak, 1930’ların sonlarına doğru elmas rezervlerinin tükenmesi ve yeni keşfedilen rezervlerin daha verimli olmasıyla birlikte terkedilmeye başlandı.
Bugün Kolmanskop, Namib Çölü’nün ilerleyen kumları tarafından adeta yutulmuş durumda. Terkedilmiş evlerin pencerelerinden kumlar içeriye dolmuş, yollar kumla kaplanmış ve kasaba, doğanın yavaşça geri aldığı bir hayalet kasaba görünümünde.