Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Ayhan Dinçkan, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla organ bağışının önemi hakkında açıklamalarda bulundu.
Organ bağışı bekleyen hasta sayılarının son yıllarda artmaya devam ettiğine dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Dinçkan, “Bütün organları işin içine katacak olursak, Türkiye’de dokular da dâhil 30 bin civarında organ ve doku bekleyen hasta var. Bunların çoğunluğunu böbrek bekleyen hastalar oluşturmaktadır” diyerek açıklamlarda bulundu.
ORGAN BAĞIŞI ORANIMIZ GELİŞMİŞ ÜLKELERİN 6’DA 1’İ
100’üncü yaşı kutlanan Cumhuriyetin son çeyreğine damga vuran sağlık alanındaki yeniliklerden birisinin de organ nakli ameliyatları olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dinçkan, “Organ nakli ameliyatlarına ihtiyaç duyan hastaları, sadece bir organında hastalığı olan ve tek bir organını ilgilendiren hastalıklara sahip olan hastalar olarak düşünmemek gerekir. Bu kişiler, organ yetmezliği yaşadıkları için hayati tehlikesi olan hastalardır. Organ nakline ihtiyaç duyan bu hastaların tedavi olmaları için başka bireylerden canlı organ bağışı ya da beyin ölümü neticesinde organ nakli yapılması gerekmektedir. Diğer sağlık tedavilerinden ayrılan en önemli farkı budur. Dolayısıyla, organ nakli imkanları konusunda oldukça iyi durumda olan ülkemiz maalesef henüz organ bağışı konusunda iyi durumda değildir. Gelişmiş ülkelerde milyon nüfus başına 30-40 olan bağış oranları, ülkemizde milyon nüfus başına 5-6’dır. Bu yüzden organ bağışında iyiyiz diyebilmemiz için bağış oranımızı en az 5-6 kat daha artırmamız gerekmektedir” diye konuştu.
PANDEMİDEN SONRA BAĞIŞ SAYILARI ARTMADI
Pandemi bittikten bağış sayılarının ne durumda olduğu hakkında bilgiler paylaşarak, “Pandemide insanlık ciddi bir sınavdan geçti. Ama bu süreçte organ nakline ihtiyaç duyan, organ yetmezliği çeken, kronik organ hastalığı olan hastaların bu tedaviye olan ihtiyaçları ortadan kalkmadı. Dolayısıyla, bu hastalar bu sorunlarıyla da pandemi dönemi boyunca uğraştılar. Ama pandemi döneminde bağış sayıları azaldı. Bunun birkaç sebebi vardı. Hastaneler, yoğun bakımlar farklı tedavilere odaklandı. Bu yüzden organ bağışındaki duyarlılık bir miktar azaldı. Pandemi bitti. Hayatımızdan neredeyse çıktı. Normal rutinimize döndük ama pandemide kaybettiğimiz bağış oranındaki düşüşü hala kapatamadık. Hala bağış sayılarımız pandemi öncesindeki oranlara gelmedi. Burada inanılmaz bir değişimle kronik organ yetmezliği olan hastaların tedaviye olan ihtiyaçları ortadan kalkmadı. Organ bağışına hala şiddetle ihtiyaç var. Ancak pandemi ve sonrasında zaten iyi durumda olmayan bağış oranımız biraz daha geriye gitti. Dolayısıyla, tekrar eski ivmeyi yakalayarak eski günlerimize geri dönmemiz gerekiyor. Cumhuriyetin 100’üncü yılında bu konu tekrar gündeme gelmeli, tekrar toplumu aydınlatmaya çalışmalıyız” dedi.
BÖBREK NAKLİ BEKLEYEN HASTALAR DAHA FAZLA
Organ bağışı bekleyen hasta sayılarının son yıllarda çok değişkenlik göstermemekle birlikte artmaya devam ettiğine dikkat çeken uzmanlar “Bütün organları işin içine katacak olursak, dokular da dâhil 30 bin civarında organ ve doku bekleyen hasta var. Bunların çoğunluğunu böbrek bekleyen hastalar oluşturuyor. Bu hastaların yüzde 15’i de çocuk hastalarımızdır. Çocuk hastalar, ailelerinde başta anne babaları olmak üzere uygun donörleri varsa, organ nakli şansı yakalayabiliyorlar” ifadelerini kullandı.
ORGAN BAĞIŞINI ARTIRMAK İÇİN GÖNÜLLÜ OLUNABİLİR
Organ bağışını artırmak için yapılabileceklere dikkat çekerek şunları söyledi:
“Canlı donör olmanın birinci kuralı gönüllü olmaktır. Aynı gönüllülük durumu, beyin ölümü olan kişiler için de geçerli olmalıdır. Ben organ bağışını topluma anlatmanın, toplumu bilinçlendirmenin yolunun da yine gönüllülükten geçtiğini düşünüyorum. Bu sorun sadece bu işi yapan hekimlerin ve sağlıkçıların değil, tüm toplumun bir sorunu olarak görülmeli. Toplum organ bağışını tekrar gündeme getirmeli. Dünyada savaşlar var, ekonomik sorunlar var, kültürel sorunlar var, göç sorunu var. Ancak bu sorunların içerisinde kronik sağlık sorunu yaşayanların da sorunları artmaya devam ediyor. Bu konu elzem çünkü kronik organ yetmezliği yaşayan insanların beklentisi, insanın temel hakkı olan yaşam hakkını ilgilendiriyor. O yüzden bu konu da en az savaşlar kadar önemli. Toplumda bir sürü insan zamanında organ bulunamadığı için hayatını kaybediyor. Dolayısıyla, organ bağışını artırmanın tek yolu toplum olarak gönüllü sayısını artırmaktan geçiyor. Bunu tekrar tekrar herkese anlatmalıyız. Sadece organ nakli ihtiyacı olduğunda, konunun aileler tarafından gündeme getirilmesi ile maalesef istenen farkındalık sağlanamıyor. Binlerce kişi hayatını kaybetmeye devam ediyor.”
HER ORGANDA KRONİK YETMEZLİK OLUŞABİLİR
Her organın farklı bir kronik yetmezliğinin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Dinçkan, şu bilgileri paylaştı:
“Kronik böbrek hastalığı, kronik karaciğer hastalığı, kronik kalp yetmezliği, kronik akciğer yetmezliği gibi her organın kendine özgü kronik hastalıkları vardır. Başta diyabet ve hipertansiyon olmak üzere, çok çeşitli metabolik hastalıklar kronik böbrek hastalığına yol açar. Kronik karaciğer hastalığı da ülkemizde Hepatit B başta olmak üzere, viral hepatitler, karaciğer yağlanması ve alkolik hepatit nedeniyle artmaya başladı. Yine çocuklarda Bilier Atrezi -safra yollarının doğumsal olarak yokluğu- en önemli karaciğer yetmezliği sebebi olarak görülmektedir.”
NAKİL SIRASINDAKİLER YAŞAM HAKKINA KAVUŞTURULMALI
Organ nakli ameliyatı olan bireylerin hayatlarının nasıl değiştiğini anlatan Prof. Dr. Dinçkan, “Organ nakli ameliyatlarıyla insanların hayatları mucizevi bir şekilde değişir. Başta yaşam hakkı olmak üzere, temel haklarına tekrar kavuşurlar. Kronik organ yetmezliği olup da organ nakil tedavisine ihtiyaç duyan hastalar için öncelikle acil olarak organ bulunması hayati önem taşır. Bunun için iki kaynak vardır: Birincisi canlı donörler, ikincisi ise beyin ölümü olmuş donörler. Gelişmiş ülkeler bu sorunu beyin ölümü olmuş olan kişilerin organlarını kullanarak çözmektedir. Beyin ölümü olmuş kişinin organları toprağa gidip çürüyeceğine, onlara ihtiyaç duyan insanlara takılır. Böylece nakil olamazsa hayatını kaybedecek bu kişilere yaşam hakkı tanınmaktadır. Bizim gibi ülkelerde ise canlı donörden nakiller daha fazla yapılmaktadır. Bunun tek sebebi ise yeterli organ bağışı olmaması nedeniyle, aile içinde organ nakline acil ihtiyaç olduğu durumlarda kişilerin yakınlarının canlı donör olarak gönüllü olarak sorunu çözmeleridir. Oysaki insanı yaşatmanın kıymetini bilen bireyler olarak organ bağışı konusunda duyarlılığımızı artırmalıyız. Zamanı geldiğinde bir gün biz de organ nakli sırasında kendimizi bulabiliriz” diyerek sözlerini noktaladı.