CHP Genel Başkan adaylarından Örsan Öymen, partisinin Diyarbakır İl Kongresi’nde yaptığı konuşmasında AKP, padişahlık düzeni kurmuş. Osmanlı’da olduğu gibi tek kişi yönetimi ya da Avrupa’da olduğu gibi krallık yönetimi. Yetkiler tek elde toplanmış dedi.
CHP Diyarbakır İl Kongresi, bugün Bağlar ilçesindeki bir düğün salonunda toplandı. CHP Genel Başkan Adayı Örsan Öymen de kongreye katıldı.
Burada konuşan Öymen, şu ifadeleri kullandı:
“Bu kongreler iki yılda bir yapılan, uzatma olması durumunda üç yılda bir yapılan bu kongreler aynı zamanda özeleştirilerin ortaya konduğu, eleştirilerin de yapıldığı kongrelerdir ya da öyle olmalıdır. Partimizin sorunlarını doğru bir biçimde tespit edip daha iyi bir noktaya ulaşabilmemiz için çok önemli bir fırsattır. Şunu görmemiz gerekiyor ki mevcut yönetim döneminde 13 yılda girilen tüm seçimler ne yazık ki kaybedilmiştir. Bir belediye seçiminde göreceli olarak başarı kazanıldı. İstanbul, Ankara, Adana, Antalya, Mersin kazanıldı. Bu önemlidir ama yeterli değildir. Biraz yenilgilere alıştırılmış bir halimiz var. O ruh halinden kurtulmamız gerekiyor. Göreceli başarılarla yetinmek doğru bir şey değil. Partililerimizin de bunla yetinmediğini biliyorum.
“NE OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAMIZ GEREKİYOR”
Partimizin oyları yüzde 22-26 arasına sıkışıp kalmıştır. Bu sadece mevcut yönetim dönemine özgü bir şey değil. Deniz Baykal döneminde de aynı şekilde aynı sorunları yaşıyorduk. Bu artık kronikleşmiş bir şey. 12 Eylül’den sonra CHP’nin oylarına baktığımız zaman ne yazık ki yüzde 26’nın üzerine çıkamamıştır. Parti içi demokrasi konusunda yapmamız gereken birçok şey var. Parti içi eğitimin mutlaka sağlanması gerekiyor. Parti üyelerinin, partinin tüzüğü, programı, ilkeleri ve ideolojisi konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bizim partimizin geçmişine baktığımız zaman Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Erdal İnönü, hepsi idealist bir biçimde siyaseti ilke, dava, ideoloji için yapmışlardır.
Bunu biz ancak parti içi eğitimi etkin kılabilirsek tekrar sağlayabiliriz. Davanın, ideolojinin, ilkenin olmadığı yerde sadece kişilerin arasında makam, mevki yarışı olur. Siyaset, koltuk kapmaca oyununa ya da çıkar paylaşımı mücadelesine dönüşür. İlkelerimizin ve davamızın ne olduğunu ortaya koymamız gerekiyor. Bana göre parti içi eğitimden geçmiş üyelerin aktif üye olması gerekiyor.
“AKP’NİN PADİŞAHLIK DÜZENİNİ CUMHURİYETÇİLİKLE YIKABİLİRİZ”
İki genel seçimi üst üste kaybeden bir genel başkan bir daha aday olmamalı. Tüm demokratik ülkelerde iki seçim kaybeden kişi istifa ediyor veya bir daha aday adayı olmuyor. Türkiye demokratik bir ülke olmayabilir ama CHP, demokrasiyi hedef haline getirmiş bir parti olarak buna uymak durumundadır. Şu anda bir padişahlık düzeni var. AKP, padişahlık düzeni kurmuş. Osmanlı’da olduğu gibi tek kişi yönetimi ya da Avrupa’da olduğu gibi krallık yönetimi. Yetkiler tek elde toplanmış. Bunun karşıtı cumhuriyetçilik. Halkın egemen olması. AKP’nin bu padişahlık düzenini cumhuriyetçilikle yıkabiliriz.
“ÜNİTER YAPIYI KORUYARAK ASİMİLASYONA SON VEREBİLİRİZ”
Dil, bir insanın kültürünün en önemli unsurlarından birisidir. Kürtçe yıllarca, ‘Kürtçe diye bir dil yok. Bu bir aksandır’ gibi birtakım safsatalar… Uzun yıllar hakir kılındı. Vatandaşlara böyle yalanlar anlatıldı. Dolayısıyla Kürtçe ve Kürt kültürü yok sayıldı. Bu şu anda önemli bir ölçüde kırıldı. Ama halen bu baskıların kısmen de olsa devam ettiği söylenebilir. Bizim Kürtçe’nin, Kürtlerin, Kürt kültürünün asimilasyona uğratılması sürecini engelleyecek önlemleri almamız lazım. Bizim partimizin programında var fakat uygulamaya gelince somut bir şeyden bahsedilmiyor. Gece yarısı çekilen videolarla, kısa birtakım sözlerle konu geçiştirilmeye çalışılıyor. Bu konuda bizim yapmamız gereken şeyler var. Üniter yapıyı koruyarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesini ve parçalanmasını önleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne sahip çıkarak, terörizme, şiddete karşı çıkarak da biz bu asimilasyon sürecini önleyebiliriz. Ya o ya bu diye bir şey yok. Üniter yapıyı koruyarak asimilasyona son verebiliriz.
“BU BÖLGEYE ÇOK SIK GELDİM”
ODTÜ’de felsefe bölümünde doktoramı yaparken bir yandan çalışıyordum. Gazetecilik yapıyordum, bu bölgeye çok sık geldim. Katledilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ile 2-3 saat baş başa görüştüm. Burada, 90’lı yıllarda neler olup bittiğini gayet iyi biliyorum. Hizbullah Terör Örgütü’nün buralarda ne dolaplar çevirdiğini ve onun arkasında neler döndüğünü gayet iyi bilen bir arkadaşınızım. 90’lı yıllarda burada meydana gelen insan hakkı ihlalleri bir gerçektir. Bunlar inkar edilemez.
Elbette ki devletimizin kurumlarını hedef almak doğru değildir. Ama devletin kurumlarının içine sızan yasadışı oluşumlar da en az PKK terörü kadar bu bölgeye zarar vermiştir. Kayyum meselesi… İçişleri Bakanlığı mahkeme değildir. Mahkeme kararı olur. Bir kişinin terör örgütüyle ilişkisi hukuk tarafından kanıtlanır. O zaman zaten gereği yapılır. İçişleri Bakanlığı ortada daha mahkeme kararı yokken belediye başkanını görevden alıyor. Yerine başkasını atıyor. Bu, Cumhuriyetçilik, temsiliyet ilkesine aykırı bir durumdur.”