Tüm dünyanın nefesini tuttuğu İran misillemesinin ardından saldırının getirdiği sonuçlar tartışılmaya devam ediyor. Yüzlerce SİHA ve balistik füzeyi İsrail’e yollayan İran, istediği hedefe ulaşabildi mi?
Hamas’ın Aksa Tufanı saldırısı sonrası İsrail, Gazze’yle birlikte Lübnan ve Suriye’yi de devamlı olarak bombaladı. Lübnan’da Hizbullah ile karşılıklı çatışmalar düşük yoğunlukta sürse de ciddi bir savaş haline ulaşmadı. Ancak geçtiğimiz haftalarda İran Devrim Muhafızları komutanı Muhammed Rıza Zahedi’nin Suriye’deki İran Konsolosluğu’nda öldürülmesi Ortadoğu’da gerilimi tırmandırdı.
ABD’nin 2020’de Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani’yi öldürmesinin ardından en büyük kaybını yaşayan İran, misilleme yapacağını söylemişti. Günler boyu İran’ın vereceği tepki merakla beklenirken 13 Nisan’da 170 SİHA, 120 balistik füze ve 30 seyir füzesi İran ve vekillerinden İsrail’e doğru ateşlendi.
İran’ın “Gerçek Vaat Operasyonu” adını verdiği saldırı sonucu can kaybı olmazken dünya kamuoyunda operasyonun başarılı olup olmadığına dair çeşitli iddialar ortaya atıldı.
İRAN NE KULLANDI?
İran, geçtiğimiz on yılları İHA ve balistik füze üretimini geliştirerek geçirdi. Bu araçlar saha deneyimlerini büyük oranda Suriye’de elde etse de konvansiyonel bir savaşta kuvvetli hava savunma sistemleri olan bir ülkeyle ilk sınavını Ukrayna’da verdi. Reuters, henüz Şubat ayında yaptığı bir haberde İran’ın Rusya’ya sadece Şahid-136 intihar SİHA’ları değil aynı zamanda kısa menzilli Fatih-110 balistik füzelerinden de verdiğini belirtti.
Rusya, Şahid SİHA’larından iki farklı şekilde faydalandı. Bir çeşit intihar SİHA’sı olan Şahid-136, kamerası olmayan ve hedefi önceden girerek ateşlenen bir yapıya sahip. Bu nedenle taktiksel olarak hareketli hedeflerden ziyade komuta merkezleri, mühimmat depoları ve enerji altyapısı gibi stratejik hedefleri vurmakta kullanılıyor. Daha önemli bir görevi ise balistik füzelerden önce hedefe yollanarak hava savunma sistemlerinin yerini tespit etmek ve mühimmatlarını harcatmak.
Buna boşa harcatmak diyoruz çünkü bir AMRAAM ya da NASAMS hava savunma füzesi ortalama 500 bin dolar ila 1 milyon dolar değerindeyken bir Şahid-136 SİHA’sı İngiliz Guardian gazetesinin tahminine göre 20 bin, Forbes’in Rusya’daki üretim üzerine yayınladığı bir sızıntı belgeye göre ise 375 bin dolar civarına denk geliyor. Eğer Guardian’ın tahmini doğruysa Şahid-136’yı hava savunma mühimmatlarının harcanmasında fiyat-performans açısından epey başarılı. Eğer savunma sistemi müdahale etmezse hedefine ulaşan SİHA, bir enerji kaynağını imha ederek çok daha ağır bir zarar veriyor. Müdahale edildiği takdirde ise değerli ve pahalı hava savunma mühimmatı tükenme tehlikesiyle karşılaşıyor.
Rusya, Geran-2 adıyla kendi topraklarında da üretime başladığı bu SİHA’ları bir kerede 5-6 tanesini yollayacak şekilde kullandı. Arkasından gelen Khinzal (Hançer) gibi hipersonik füzeler, savunma mühimmatları harcanmış Ukrayna’nın cephe ardındaki hedeflerine ciddi kayıplar verdirdi. Ocak 2023’te sızan ABD güvenlik raporunda Ukrayna’nın hava savunma mühimmatlarının tükenmek üzere olduğu söylenmişti. Sahadan gelen son görüntülerde de bu sayede Rusya’nın çok daha rahat hava operasyonları yaptığı gözlemlendi.
Ancak İran, Rusya’dan farklı olarak bir kerede 170 kadar SİHA yolladı. Şahid-136’ların menzilinin 2500 kilometre, İran’ın doğusundan hesaplandığında İsrail’le mesafesinin 2300 kilometre olduğunu belirtmek gerekir. Böylece İran, bu saldırıyla kendi silahlarını ilk kez “üretim amacı” için kullandı; yani İsrail’e karşı.
SAHADAKİ SONUÇLAR
İsrail ve ABD medyasına göre İsrail’in meşhur demir kubbesi, ABD ve İngiliz hava kuvvetlerinin de yardımıyla saldırının tamamına yakınını durdurmayı başardı. Ancak tarafların savunma sistemlerinin ne kadar iyi çalıştığına vurgu yapmak isteyeceğini ve gerçek sayıları çarpıtabileceğini unutmamak gerekir. Ukrayna’da da benzer saldırılar için “yüzde 98” civarında bir başarılı engelleme oranı verilirken Ukrayna’nın enerji altyapısı çökmenin eşiğine geldi. Bugün Harkiv kenti başta olmak üzere Ukrayna’nın çoğu yerinde devamlı enerji sorunları yaşanıyor.
İsrail’in verdiği oranlar doğru olmasa bile altından kalkılamayacak bir hasar almadığı ortada. Zaten Ukrayna’dan aşina olduğumuz bu yöntem ancak devamlı bir şekilde kullanıldığında sonuç veriyor. Yani bu saldırı yapılırken İsrail’e taktiksel bir kayıp verdirme amacı zaten taşımıyordu.
Ancak İsrailli Yehidot Aharonot gazetesine konuşan emekli Genelkurmay Başkanı müsteşarı Tuğgeneral Ram Aminah, İsrail’in SİHA’ları ve füzeleri durdurmak için harcadığı paranın 1.35 milyar doları bulduğunu söyledi. Bu miktar, İsrail’e ulaşan füzelerin yarattığı hasarı da kapsamıyordu. Buna karşın İran’ın saldırıda harcadığı para daha düşük kalıyor. Kullanılan 170 SİHA’nın birim fiyatı 20 bin dolar üzerinden hesaplandığında toplam 3.4 milyon dolar ederken Guardian’a göre birim fiyatı 100 bin üzerinde olan ve 120 tane fırlatılan balistik füzelerin toplamı 12 milyon dolar ediyor. Ortaya çıkan fatura, İran için yüksek olsa da yapılan kaba hesaba göre bile İsrail’in savunmada yaptığı bir gecelik harcamanın aşağısında kalıyor. Stokholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) raporuna göre İran’ın 2022 yılı savunma harcaması 6.8 milyar dolarken İsrail’in savunma bütçesi 23.4 milyar doları buluyor.
Ancak çok sayıda SİHA kullanan İran’ın bu tarz saldırıları kaç kere tekrarlayabileceği üretim sayılarına bağlı. İran’ın bir ayda ne kadar Şahid-136 üretebildiği bilinmese de Ukrayna’daki Şahid-136 kalıntıları bize bir fikir veriyor. ABD’li araştırma enstitüsü Foundation for Defense of Democracies, (FDD) Ukrayna’da bulunan SİHA kalıntılarından yola çıkarak Rusya’nın 7 ayda 600 Geran-2 yani Şahid-136 ürettiğini söyledi. İran’ın üretim kapasiteleri muhtemelen bunun çok üzerinde. Yani İran, kendi envanterini tüketmesi durumunda SİHA’larla bu boyutta ayda bir ya da iki saldırıyı sürdürebilir.
İRAN NE KAZANDI?
Eski ABD Başkanı Trump, İran için Kasım Süleymani suikasti sonrası “bize gelip hafif vuracağız, lütfen karşılık vermeyin dediler” demişti. Bu nedenle İran, İsrail’in Zahedi suikastiyle birlikte iki kötü seçenek arasına sıkıştı; ya İsrail’i doğrudan tehdit edecek bir saldırıyla ABD ve diğer Batı ülkelerini kendisine karşı bir koalisyonda toplayacaktı ya da sessiz kalarak önceden ortaya çıkan “kağıttan kaplan” izlenimini büyütecekti.
İran bu saldırıyla iki ihtimalin arasını tutturmaya çalıştı. Bölgesel en büyük düşmanı olan İsrail, 7 Ekim’de Batılılar gözünde elde ettiği mağduriyeti tüm bölgesel düşmanlarını etkisiz hale getirerek harcamayı planlıyor. Gazze’nin yanında İsrail’in çevresini sarmış Hizbullah gibi İran vekil güçlerini de bu şekilde tüketmek istiyor. Ancak hem İran’ı hem de vekil güçlerini yenebilmesi için İsrail’in ABD’ye ihtiyacı var. Bu yüzden Netanyahu yönetimi hem Suriye’yi hem de Lübnan’ı bombalamaktan çekinmiyor. Kendisine karşı oluşacak bir tehditle ABD’nin harekete geçmesini umuyor.
Trump döneminin ulusal güvenlik danışmanı John Bolton, CNN’de katıldığı bir programda oluşan ortamın “İran’ın askeri ve nükleer üretim tesislerinin vurulması için iyi bir fırsat olduğunu” söyledi. John Bolton, uzun yıllar ABD güvenlik bürokrasisinde görev yapmış ve şahin tutumuyla ünlenmiş birisi. Süleymani suikasti sonrası, İran’ın tekrar vurulması gerektiğini söylemesi üzerine Trump tarafından kovulmuştu. Trump, onun için “Bolton’a kalsa İran’la savaşa girmiştik” demişti.
ABD ve İsrail’deki tetik disiplini zayıf şahin grubun İran’ın bir hatasını kolladığı düşünüldüğünde gerçekleşen saldırıdan biraz daha ağırı bölgesel bir savaşın fitilini ateşleyebilirdi. Dahası ne İran ne de İsrail birer süper güç konumundalar. İki ülkenin de açık denizlerde operasyon sürdürecek deniz kuvvetleri yok. İki ülkenin de birbiri üzerinde tek başına hava üstünlüğü sağlaması zor. İki ülkenin arasındaki mesafe düşünüldüğünde bir kara harekâtı yapması imkansıza yakın.
Durum böyle olunca, ya İsrail’in yaptığı gibi güdümlü mühimmatlarla nokta operasyonlar sayesinde kilit isimleri imha edersiniz ya da İran’ın yaptığı gibi en büyük üstünlüğünüz olan balistik füze ve SİHA’ları kullanarak İsrail üzerinde caydırıcı olmaya çalışırsınız. İran daha ağır bir saldırı yapsa bile İsrail’e boyun eğdirecek kadar zarar vermesi mümkün değildi. İran, Irak-İran savaşından bu yana ilk kez başka bir ülkeyle doğrudan çatışma haline girdi. Ortadoğu’daki çok çeşitli savaşlarda yer almasına rağmen kullandığı yöntemler çoğunlukla vekil güçler üzerinden ilerledi.
Ancak bu saldırıyla İran, sadece vekil güçlerinden ibaret olmadığını gösterdi. İsrail’in Arap-İsrail savaşları sonrası ortaya çıkmış dokunulmazlık algısını yıktı. Silahlarının etkinliğini asıl rakibine karşı test etme imkânı buldu. Saldırıyı önceden haber vererek ABD’nin aşırı tepkisinin önüne geçti. İran’ın böylesi bir saldırıda ağır hasar verebilmesi için benzer boyutta haftada birkaç kez saldırması gerekirdi.
Artık gözler İsrail’e çevrildi. Netanyahu’nun koalisyonu, karşılığın hemen verilmesi konusunda şu an için kararsız. Ancak belli ki gerginlik Ortadoğu’da tırmanmaya devam edecek.