Prof. Dr. Erdoğan, Yeniden Refah Partisi’ne oy verecek seçmenin amacını söyledi: ‘İnadına kaybettirecekler’

Siyaset bilimci Prof. Dr. Emre Erdoğan, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Erdoğan, YRP seçmeni inadına AK Parti’ye kaybettirmek için oy verir. Ama DEM ve İYİ Parti seçmeni, ‘İmamoğlu kaybederse Kurum kazanacak’ diyerek İmamoğlu’na oy verecek dedi.

Prof. Dr. Erdoğan, Yeniden Refah Partisi’ne oy verecek seçmenin amacını söyledi: ‘İnadına kaybettirecekler’
REKLAM ALANI
Yayınlama: 27.02.2024
A+
A-

YRP seçmeni inadına AK Parti’ye
kaybettirmek için oy verir. Ama DEM ve İYİ
Parti seçmeni, “İmamoğlu kaybederse Kurum
kazanacak” diyerek İmamoğlu’na oy verecek.Biz ülkeyi büyük bir belediyeye
dönüştürdük. Cumhurbaşkanını
halk seçiyor. Belediye başkanını da
halk seçiyor. Meclis işlevsiz. 

Siyaset bilimci Prof. Dr. Emre Erdoğan, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

“Mart iktidara yaramaz” denir. 31
Mart’ta bunu görür müyüz?

Türkiye’de iktidarın oyunu belirleyen
üç faktör var. Ekonomik büyüme, işsizlik
ve enflasyon. Geçen seçimlerde, mutfağın
etkisini gördük. AK Parti beş puan kaybetti
ama blokun oyu düşmedi. 2019’da da aynısı
olmuştu. Partinin oyu düşmüş olsa da, blok
oyu sabit kalıyor. 31 Mart’ta AK Parti’de
birkaç puan oy kaybı bekliyorum. Ama
sonuçta o oy MHP’ye giderse, blokun oyu
aynı kalır. O zaman da blok içi kayma olduğu
için bunun etkisini görmeyiz.

Cumhur İttifakı’nın oyu yalnız kendi
içinde mi geçişken?

Ben Türkiye siyasetini yan yatmış bir ‘T’
şeklinde gözümde canlandırıyorum. T’nin
kısa ucunun üst tarafında CHP var. Güney
tarafında AK Parti var. T’nin uzun kolunda
yan yatmış tarafında en uzakta HDP var.
Öteki tarafta da Yeniden Refah Partili
(YRP) bir radikal sağ var. MHP bu aksın
güneyinde kalıyor. İYİ Parti de üstünde
kalıyor. MHP, AK Parti’ye çok yakın. Sadece
bu geçerli olursa, AK Parti’den kaçan oyu
MHP yakalıyor. Yani hem AK Parti’den hem
MHP’den kaçması lazım. Bir de yukarıda onu
yakalayacak birisi olması lazım.

Son dönem öne çıkan partiler…

Siyasette yeni olan iki aktör var. Biri Zafer
Partisi. Aksın kuzeyini tehdit ediyor. Göçmen
karşıtlığı yaparak yeterince göçmen karşıtlığı
yapmayan CHP ve İYİ Parti’den oy almaya
çalışıyor. Aksın güneyindeyse Yeniden Refah
Partisi (YRP) var. O da yeterince “dincilik”
yapmayan AK Parti’yi tehdit ediyor. Cumhur
İttifakı’nda blok içi geçiş olmazsa, bu oy
YRP’ye kayar. Karşıya geçmesi çok zor.

İstanbul’daki çoklu aday yarışı seçimi
nasıl etkileyecek?

İki anlamlı aday var. Biz aday ya da
parti sayarken iki kriter kullanıyoruz.
Bir; koalisyon oluşturabiliyor mu? Yani
50 artı 1’i sağlayacak gücü var mı. İki;
koalisyon bozabiliyor mu? Yani o parti
katılmadığı zaman seçim kaybettiriyor mu?
Dışarıda kalan aktörler de var. Biri YRP. AK
Parti’yi tehdit ediyor. 3 puan aldılar. 3’ü 4
yaparlarsa maliyet yükselir. 5 yaparlarsa
maliyet daha da büyük olur. Dolayısıyla AK
Parti’ye seçim kaybettirirler. Öteki tarafta
iki parti var. DEM ve İYİ Parti. Bunlar
seçim kaybettirir mi? Kaybettirir. Kurum ve
İmamoğlu birbirinin seçmenlerinden oy
alma konusunda çok iddialı değiller. Oy
kaybetmeme niyetindeler. Kurum YRP’ye
oy kaybetmemeye çalışıyor. İmamoğlu ise
yukarıda ittifak olmadığı için tabanda bir
ittifak kurmak istiyor.

Sandıkta ittifak hedefi tutar mı?

Oy kullanırken iki faktör var. Biri tek
turlu bir seçim. En çok oy olan kazanıyor.
Bakıyorsunuz sizin en sevdiğiniz aday
kazanamayacak. O zaman ikinci sevdiğinizde
oy kaydırıyorsunuz. O da kazanamayacaksa
üçüncüye kaydırıyorsunuz. Bu psikolojik
faktör, stratejik oy verme. Bir de negatif oy
verme var. Bakıyorsunuz en sevmediğiniz
kişi kazanıyor. O zaman ona kaybettirecek
olana oy veriyorsunuz. İnsanlar bunun
farkında olduğu için oy kaydıracaktır. Bu
oy küçük partilerden gelecek. Çünkü küçük
partinin adayının kazanma olasılığı yok.
YRP, yüzde 3’ü 5 yapabilir ama altına da
inebilir. YRP’ne oy verecek seçmen inadına
AK Parti’ye kaybettirmek için oy verir.

Böyle bir motivasyon var mı?

YRP’de olabilir. Ama DEM ve İYİ Parti
seçmeni şuna bakacak: “Ekrem İmamoğlu
kaybederse Murat Kurum kazanacak.” O
zaman bunun için Ekrem İmamoğlu’na oy verecekler.

“ŞAHSİYETSİZ EVLER DİKİLDİ”

Deprem üzerinden
propagandanın AKP’ye ne kadar
faydası olur?

Deprem, İstanbul’daki en büyük
sorun. Çözüm ne? Kenti ıslah etmek.
Islahtan ne anlıyoruz? Binaların
kendi imkânlarıyla yenilenmeleri.
Makro bir yenileme projesinden
bahsetmiyoruz. Bu nasıl mümkün
olacak? Kat verecek, imar verecek,
kolay finansman sağlayacak ve
kentsel dönüşüm mümkün olacak.
Birinci ayağı bu ama bir de rant
sağlayacak. Bu çerçevede değer
dört katına çıkıyor. Bu ciddi bir
rant. Kadıköy tarafında bu durum
yaşandı. Başka bir şey de rezerv alan.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaptılar.
Son derece şahsiyetsiz evler dikildi.
Güzel bir ortamda yaşam alanı yerine
rant yaratıldı. Kentsel rantın dağıtımı
ile bunu yapabilir. AK Parti bunu
yapacağını söylüyor. Dolayısıyla bunu
yapacak kişi de Murat Kurum,
Emlak Konut’un başkanı. O zaman
kendileri açısından doğru adayı
seçmiş oluyorlar.

Kampanya karşılık bulur mu?

Şöyle bir şey düşünün; dört
katlı eviniz var. Kentsel dönüşüm
olması sizin cebinize para girmesi
demek. Murat Kurum cebinize para
koyacağını, o rantı size vereceğini
söylüyor. Bu karşılık bulabilir.
Oysa olması gereken hepimizin
fedâkarlık yapması. Ama kimse
fedâkarlık yapmak istemiyor. Herkes
kâr etmek istiyor.

Son gün DEM’in aday
tesliminde üç saate yakın belirsizlik
yaşandı. Becerisizlik mi, iş bilmezlik
mi oldu?

Sayısını bilmediğim kadar parti
kurulmuş ve partisi kapatılmış bir
siyasi hareketin becerisizlik yapacağını
sanmıyorum. Mümkün değil.

Taktik mi peki?

Düşük profilde aday gösterdiler.
Seçimi bozmak isteselerdi biraz daha
kuvvetli, popüler bir aday çıkarırlardı.

Meral Danış Beştaş’a parti
içinde güçlü, Türkiye’de tanının biri.
Başak Demirtaş’ın ardından Beştaş
duyurulduğu için böyle bir algı
olmuş olabilir mi?

Beştaş, Kürt hareketi içerisinde
tanınan bir insan. Ama soldaki
tek seçenek olarak DEM
görülmüyor. Alternatifler var.
Selahattin Demirtaş’ın başarısı
solu süpürmesiydi. Yani soldaki hiç
kimse Demirtaş varken başkasına oy
vermek istemedi. Kürt siyasi hareketi,
Demirtaş’ın yerine güçlü bir figür
çıkaramadı. Sola daha sempatik
gelebilecek bir aday düşünebilirlerdi.
Bilinçli olarak düşünülmedi. Bu
bilinçli bir tercih. Yani İmamoğlu için
bir avantaj.

Kamuoyu önündeki tartışmalar
CHP’yi nasıl etkileyecek?

Öncelikle güven yıprandı.
Umutsuzluk hâkim. Kurultay
sonrasında ortadan ikiye bölünmüş
bir parti var. Ayrıca parti içinde
tasfiye gerçekleşiyor. İki
konuda çok büyük kusur
oldu. Biri; garanti yerler
en son açıklandı. İkincisi,
genel merkez karar verdi.
Hangi prensiple adayları
belirliyorlar?

Anketlerden söz
ediliyor…

Anketle aday belirlenmez.
Aday belirlemede ankete
güvenilmez. Hatay’da bir gecede
anket yapılamaz. Yapılsa da sağlıklı
olmaz. Zaten Hatay’da anket de
yapılmaz. Sokak, telefon, evde
insan mı var? Nereden buluyorlar
da yapıyorlar. Diyelim anket
yapıyorsunuz. Telefondaki doğru
mu söylüyor? Dünyada anketi,
kararlarını meşrulaştırmak amacıyla
sağcılar kullanır. Derler ki “Ben
Irak’a saldırıyorum. Halkın yüzde
65’i destekliyor”. Bunu sahte seçim
olarak kullanırlar.

Peki ne yaşandı Lütfü Savaş
olayında?

Büyükçe bir belediyede belediye
başkanıysanız, bir yerden sonra
kabile şefine dönüşüyorsunuz.
Zaten akraba, eş, dost var. Ya
da dağıttığınız rant ile bir kabile
oluşturuyorsunuz. Onlar kayıtsız
şartsız size bağlılar. Siz giderseniz
onlar da geçimlerinden oluyor. Lütfü
Savaş bir dönem AK Parti’den, iki
dönem CHP’den başkanlık yaptı.
Kendisine bir taraftar ağı örmüş
olmalı. Bu taraftar ağının kurultayda
karşılığı var. Şimdi biz parti içi
demokrasiyi çok övüyoruz ama
sonuçta kurultayda delege gökten
inmiyor. Yerel aktörler
çok önemli.

ÖNSEÇİM FETİŞİZMİ

Önseçim mi olmalıydı?

Önseçim meselesini biz biraz
fetişleştiriyoruz. Önseçim olması
önemli değil. İstanbul gibi yerde
CHP’nin ortalama 80-100 bin
üyesi var. Bunların arasında oy
kullanma oranı yüzde 30’un
altında. Otobüslerle gidip oy
kullanıyorlar. Onlar da belediye
başkanının otobüsleri. ABD’de iki
tür önseçim olur. Ya koza derler.
Parti üyeleri oy kullanır ya da
önseçim derler. Bir mahalleye
taşındıklarında “Demokratım ya da
Cumhuriyetçiyim” diye yazdırırlar.
Parti üyesi olsun ya da olmasın
isterlerse gelip oy kullanırlar.
Yunanistan’da bazı
partiler halka açık
sandık koyar, liderini
seçer. Şimdi hangisi
daha doğru
önseçim?

Sizce hangisi?

Belediye
başkanlığı söz
konusu olduğunda
popülerlik yeterli
olmamalı. Orayı
yönetmeye ehil mi, bilemeyiz.
Belediye meclis üyeleri için önseçim
olabilirdi.

Peki belediye başkanının
seçimi?

Yönetim ehliyeti olmak zorunda.

Onu kim belirleyecek?

Burada yasatemayül yoklaması
da diyor. Önseçimin sonucu bağlayıcı
olur. Temayül yoklamasında ise
istişare de var. Belediye başkanını
oraya koyan kişi de sorumlu oluyor.
Kim koydu? Genel merkez. O zaman
genel merkez de sorumlu. Belediye
başkanı kazanamazsa genel merkez
bunun hesabını vermeli. Belediye
başkanı kötü yönetirse genel merkez
yine bunun hesabını vermeli.

‘TEK TUR İNTİHAR DEMEK’

Yerel seçimde tek tur doğru
mu?

Tek tur intihar demek. Demokrasiyi
bitirecek bir hareket. Bazı ülkelerde
meclisi seçiyorsunuz, meclis de
başkanı seçiyor. Türkiye yıllarca
parlamenter sistemle yönetildi.
Meclis; başbakanı, cumhurbaşkanını
seçti. O zaman niye yerelde
biz doğrudan belediye başkanı
seçiyoruz? Meclisi seçelim, meclis
başkanı seçsin. Bir sürü alternatif var
ama yapmak istemeliyiz.

Türkiye’de artık
cumhurbaşkanını da halk seçiyor…

Biz ülkeyi büyük bir belediyeye
dönüştürdük. Cumhurbaşkanını halk
seçiyor. Belediye başkanını da halk
seçiyor. Meclis işlevsiz. Ülke büyük
bir belediye.

İTTİFAK KURMADAN İKTIDARİ YENEMEZSİNİZ

31 Mart’tan sonra dört yıl seçim yok. Küskün
seçmene öneriniz nedir?

Öncelikle “son seçim” demekten
vazgeçilmesi gerekiyor. Bu, son seçim değil.
Türkiye daha kötü olabilir ama bu seçim
yüzünden olmayacak. Önümüzdeki seçimin
sonucunu verecek faktör, sandığa gitme
oranları. Bizim normalde yerel seçimlerde
sandığa gitme oranlarımız düşük, genel
seçimler gibi değil. Biraz daha düşerse bu
durum seçim kaybettirir. Her yönetim, bunu
performans kriteri olarak korumak zorunda.
Halkı, sandığa götürmek onların işi.
İkincisi, ittifak kurmak zorundalar. Ama
birbirlerine söylediklerinden anlıyoruz ki daha
önce ittifakı prensipler üzerine kurmamışlar.
Sahici ve içten bir ittifak kurulmalı. Bu
ittifak da Türkiye’nin iyiliği yönünde
olmalı. Hedefleri basit. “Bir seçimlik ittifak
kuruyoruz” denebilir. Sorun şu: Birbirine bu
kadar hakaret etmiş kişiler aynı masaya nasıl
oturacaklar? İnsanlara samimi gelmeyecek.
Bundan sonrası için yeni ittifaklara ihtiyaç var. 

İttifak kiminle olmalı?

Gelecek Partisi mi var, DEVA Partisi mi
var? Bitti. Saadet Partisi belki… Demek ki bir
sonraki ittifakta olmayacaklar. İYİ Parti’de
seçim sonucuna göre lider değişikliği
olabilir. O zaman yeni liderle oturulur. Bu
sistemde bir araya gelmezseniz iktidarı
yenemiyorsunuz.

2023 seçimi de kaybedildi…

Kim kaybetti? Sorumlusu kim? Görmedik.
Kemal Bey’i gönderdiler. Bütün hataları
75 yaşında bir adam mı yaptı? “Hepiniz
oradaydınız” derler. Basit bir şey soruyorum:
Ne kadar para topladınız, ne kadar
harcadınız? 2014’te biliyordum. 2018’de
Muharrem İnce’nin ne kadar topladığını
biliyordum. Şimdi
Kemal Bey’i de Erdoğan’ı da bilmiyorum.
Ne oldu o para? Niye bunun hesabı
verilmiyor? Ya da 190 bin sandığın
kaçında sandık görevlisi yoktu? 50
bininde yok diye biliyorum. Bunun
hesabı verilsin.
Deprem bölgesinde AK Parti,
bütün belediye başkanlarını
değiştirdi.

Deprem affedildi mi?
Bir şey yaptığınız zaman hesabını
vereceksiniz. Onu bilerek
yaşayacaksınız. Bu herkes için
geçerli olacak. Türkiye bir hesap
vermeme devletine dönüştü.

PROF. DR. EMRE ERDOĞAN: 1971’de Bursa’da doğdu.
Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi
Üniversitesi Siyaset Bilimi
ve Uluslararası İlişkiler
Bölümü’nden mezun oldu.
Aynı bölümde doktorasını
tamamladı. 2003’te bağımsız
bir araştırma şirketi olan
Infakto RW’yu kurdu.
Boğaziçi Üniversitesi ve
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde
yarı zamanlı olarak araştırma
metotları ve İstatistik
dersleri verdi. 2015’ten
itibaren İstanbul Bilgi
Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler Bölümü’nde tam
zamanlı öğretim üyesi olarak
çalışıyor.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.