Çanakkale’de 2’nci Dünya Savaşı sırasında boğaz savunması için yapılan Turgut Reis Tabyası’nda toplar paslanmaya başladı. Üzerine isim kazınıp, sprey boyayla yazılar yazılan tarihi bataryanın içler acısı hali görenlerin yüreklerini burkuyor.
Kent merkezine 10 kilometre mesafedeki Turgut Reis Tabyası, 1’inci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Cephesi’nde önemli görevlerde yer alan Turgut Reis Savaş Gemisi’nden sökülen 2 savaş topuyla Türk askeri tarafından 1938 yılında yapıldı.
2’nci Dünya Savaşı sırasında boğaz savunması için oluşturulan tabya, şimdilerde atıl vaziyette. Topları paslanmaya başlayan, üzerine isim kazınıp, sprey boyayla yazılar yazılan tarihi bataryanın içler acısı hali görenlerin yüreklerini burkuyor.
“KORUNMASI VE TAHRİP EDİLMEMESİ GEREKİYOR”
Turgut Reis Tabyası’nın çok kritik bir yer olduğuna dikkat çeken ÇOMÜ İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mithat Atabay, “Çünkü boğazdan içeri girecek olan gemileri yaklaşık olarak 5 derecelik bir açıyla görebilen bir yer ve gemiler hiçbir şekilde oradaki tabyayı göremiyorlar. Bu tabya 2’nci Dünya Savaşı rüzgarlarının estiği bir ortamda Türk askeri tarafından 1938 yılında yapılmıştır.
1’inci Dünya Savaşı ve Balkan Savaşları’na katılmış olan ama o sırada artık askeri envanterden çıkarılmış bulunan Turgut Reis zırhlısının 2 topunun oraya yerleştirilmesiyle oluşturulmuş olan bir tabya olarak karşımıza çıkıyor. Bu tabyadaki toplar 28’lik toplar ve namlu uzunluğu 10 metrelik.
Toplarının zırh delici olması nedeniyle boğazdan geçmeye çalışan düşman gemileri batırmak amacıyla yapılmış olan bir yerdir. Ama daha sonra özellikle Türkiye, Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’na (AKKA) girmesiyle bazı askeri bölgelerin devre dışı bırakılmasıyla karşı karşıya kaldı. Burası da bu anlaşma çerçevesinde devre dışı bırakıldı. Ama ziyaretçilere açık olan bir park olarak bugün hizmet veriyor. O yüzden de oranın korunması ve tahrip edilmemesi gerekiyor” diye konuştu.
“TAHRİBATLAR HER YIL OLUYOR”
Turgut Reis Tabyası’nın 100 yıllık geçmişi olmadığı için koruma altına alınamadığını söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Atabay, “2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu var. Ancak bu kanun 100 yıllık geçmişe sahip olan eserlerin korunması konusunda bir içeriğe sahip. O nedenle de bunlar 2’nci Dünya Savaşı yıllarında yapıldığı için bu kanun kapsamının dışında kalıyor. Bir de o bölge kırsalda olduğu için özellikle kış mevsiminde herhangi bir koruma altında bulunmuyor.
Bahar mevsimi geldiğinde genellikle her yıl bir düzenleme yapılıyor ama sonbahar mevsimi geldiğinde yine kaderine terk ediliyor. Hem doğa koşullarından hem de terk edilmiş olmaları nedeniyle kış sezonunda oralarda maalesef her yıl tahribatlar oluyor” dedi.