Temel atma töreninde konuşan İmamoğlu ‘Bozuk İETT otobüsü’ kumpasına değinerek “Bunu bir çekim sahası haline getiriyor ama sizin bir hesabınız var ise Yaradan’ın da bir hesabı var, patladınız. Pat diye patladınız.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, taşkınlara ve boğaza atık su girişine son veren dev bir projenin daha temelini attı. İBB Bağlı kuruluşu İSKİ’nin 7 yaklaşık 800 milyon TL’lik yatırımıyla hayata geçen Bekardere Islahı Ve Çengelköy Çevre Projesi’ne başlandı.
İmamoğlu gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, “Bunu bir çekim sahası haline getiriyor ama sizin bir hesabınız var ise Yaradan’ın da bir hesabı var, patladınız. Pat diye patladınız. Zaten sizin işiniz bu kadar. Pat! Bu kadar alçaldınız” ifadelerini kullandı.
“KUL HAKKI YEDİNİZ”
Uzun süredir hükümet tarafından dile getirilmeyen Kanal İstanbul Projesini ‘İstanbul’a ihanetin nirvanası’ diye tarif eden İmamoğlu, eski İçişleri Bakanı’nın iddiası için mahkemeye sunduğu yanıta ilişkin, “Mecliste kürsüleri devirecekti, mikrofonlar sallanıyordu bize anlatırken sayı veriyordu. Kul hakkı yediniz, şimdi köşenizden pısırık pısırık cevaplar gönderiyorsunuz” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) bağlı kuruluşu İSKİ, Üsküdar’da Bekardere ve yan kolları olan Talimhane deresi ile Kirazlıtepe derelerinden İstanbul Boğazına akan kanalizasyon suyu girişini durdurmak için yaklaşık 800 milyon TL yatırımla ıslah projesininin başlangıcını yaptı. Proje tamamlandığında dere havzasında bulunan atıksular kolektörlerle Küçüksu Atıksu Arıtma Tesisi ’ne taşınacak.
Taşkınların ve çevre kirliliğinin önüne geçecek proje, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından düzenlenen törenle başladı. Programa CHP genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar, İSKİ Genel Müdürü Dr. Şafak Başa, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaş ve CHP Üsküdar Belediye Başkan Adayı Sinem Dedetaş katıldı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“İHMAL EDİLMİŞ OLMASI BÜYÜK BİR ÖZENSİZLİK”
“Açıkçası tonlarca zehrin denizlerimize döküldüğü bir dönemi devraldık. Bu İstanbul Boğazı’nda, Marmara Denizi ve hatta Haliç’te yaşadığımız bir gerçek. İstanbul Boğazı’na bu kadar zehir dökülüyor ve yapalım desek, vatandaş; ‘feryat figan elimizden ne geliyorsa yapın’ diye sert bir tavırla bize yol gösterir. Ve böyle bir soruna seyirci kalamazsınız diye de parmağını gösterir. Bu atık su meselesi gerçekten İstanbul’un göbeğinde göz bebeği olan mecralarda bu kadar yıllar boyu ihmal edilmiş olması büyük bir özensizlik. Yani bir nevi zehir aslında… 21. yüzyılda boğaza verilen atık suların varlığını yaşamak duymak ve eğer geri dönüp ‘biz 25 yılımızla övünüyoruz’ dediğinizde, bu yüz karasını gördüğünüzde hiçbir şeyle övünemez hale gelirsiniz. Bu kadar net. Bu bağlamda biz bu işi önemsedik.
“NEYİ YAPAR VE GÖSTERİRİM DE BANA OY GELİR DİYENLER…”
Her şeyi ben bilirim der ve öyle bir süreç yönetimi ortaya koyarsanız iş başarma şansınız yok. Eğer nereden rant elde edebiliriz ya da neyi yapar ve gösteririm de bana oy gelir diyerek seçim, seçmen, oy kazanmak her yol mubahtır, yeter ki seçimi kazanalım anlayışıyla hareket ederseniz o yönetim İstanbul’a bir şey kazandırmaz. Bakınız biz bu az önce gösterdiğimiz o görüntüleri öyle montajla falan da yapmadık. Onların hepsi gerçek. Onların ne dediyse, nasıl istiyorlarsa yayın yapan televizyonlarını çekimleri, bizim çekimlerimiz de değil. Denize dökülen, denizi kanlı gösteren veya o atık suyun dereye aktığını yaşatan görüntüler bize ait değil.
“ÜSKÜDAR’I VENEDİK OLMAKTAN KURTARDIK DİYE ESPRİLEŞTİK”
Yeter ki isteyin, yeter ki sorunu tespit edin ve çözümü için yola çıkın. 31 noktada da boğazı, Haliç’i, Marmara Denizi’ni koruma çalışmalarımız devam ediyor. Yağmur suyu hatlarıyla, atık su hatlarını ayırıyoruz. Bu önemli bir çevreci adımdır. Yağmur suyu hatlarının doğal bir biçimde denize ya da barajlarımıza akıtılmasını sağlamak, çevreyi korumanın önemli adımlarından birisidir. Bu aynı zamanda atık su arıtma tesislerimizin yükünü de hafifleten bir durumdur. Milyonlarca metreküp atığı oraya yollayıp ekstra bir enerji tüketimi, ekstra bir emek, ekstra bir tesis kapasitesi üreteceğinize o suyun doğal su kaynaklarınıza erişmesini sağlıyorsunuz. Yine. Bu baskınları meselesi önemli bir konu. Az önce genel başkan yardımcılarım yardımcımızla esprileştik. Üsküdar’ın sahilinin denizle birleştiği görüntüyü görünce dedim ki. ‘Kızmadınız bize değil mi Üsküdar’ı Venedik olmaktan kurtardık’ diye. Şimdi o görüntü yakışmayan bir görüntüydü. ‘Kenarından biz başlattık, biz projelendirdik’ bırakın o işi. Bu iş yeni bir iş değil ki. Yıllardır var olan bir sorun. Eğer bunu ilk işimiz deyip, buna sarılıp ilçe belediye başkanından, büyükşehir belediye başkanına, genel müdüründen, diğer birimlerine kadar, ‘yapalım, bu bize yakışmıyor’ denseydi, önceliğiniz olsaydı çoktan bitirirdiniz. Biz geldik bitirdik kardeşim. 1-2 senede bu kadar basit.
“BUNLARIN HEPSİ GERÇEK, MONTAJ DEĞİL”
İstanbul genelinde kronikleşen bu tarz su baskınlarının olduğu yerler tam çözüm bulduğumuz yerlerin tam sayısı tam 130 nokta. Milyarlarca lira harcadık. Milletimizin parasını, doğru sorunlara çözüm bulmaya ayırdık ve onu çözdük. Yine 46 noktada daha çalışmalarımız sürüyor. Esenyurt’ta derenin yolunu değiştirdiler, imar verebilmek için. ‘Dereyi şuralardan dolaştıralım öyle gitsin’ dediler. Burayı da imarlı alan haline getirdiler. Ne oldu? O evleri su bastı. O evlerde insanlar öldü. Şimdi biz tekrar dereyi yerine getirmek için orada istimlaklar yaptık. 100 milyonlarca lira. Milyarlarca lira yatırım yaptık, dereyi tekrar akıtabilmek için… Bu suçtur biliyor musunuz? Bu suçtur. Şehre ihanettir… Bunların hepsi gerçek, montaj değil, kumpas değil, uydurma asla değil. Hayatında hiç kıyısından bile geçmediğim sıfatlar ve uygulamalar bunlar. Allah bunları yapanlardan, milletimizi korusun. Kumpastan, montajdan, yalandan, dolandan, talandan korusun.
“BUNLAR BİR AVUÇ İNSAN”
Bir farkımız daha var. Hükümet kendileri, bankalara kendileri talimat veriyor. ‘Yok bankalara talimat vermeyiz’, vallahi veriyorlar. Niye veriyorlar? Çünkü 5 yıla yakındır yönetimde olacağız. Üç ayımızı çaldılar. Onun için 5 yıla yakın diyeceğim. O 5 yıla yakın olduğumuz yönetimde, kamu bankalarının başındaki insanlar, yakındaki, yakınlarındaki eşine, dostuna, akrabaya ‘-benim her yerde kulağım var, duyuyorum’- ‘ne yapalım talimat geldi’, ‘1 lira bile kredi veremeyiz’ diyerek o koltuklarda oturdular. Oturmaya devam ediyor. Bunlar kamu bankaları, sizin benim paramız. Milletimize ait kamu bankalarından bize 0 (sıfır) lira verdiler. Bizden önce bütün bu imkanlar onlara ait iken. Bu şehir adına milyarlarca lirayı kullanırken bunları yapmadılar. Gerçekten adalet, merhamet, iyilik gibi duygularının körelmiş olduğunun göstergeleridir. Kendilerinden başka kimseyi düşünmemekle ilgili bir kötülüktür. Ve bunlar bir avuç insan, öyle gözünüzde falan da büyütmeyin.
KANAL İSTANBUL İSTANBUL’A İHANETİN NİRVANA’SI
Bütün bu sorunları çözmek yerine peki başka neyi önemsediler? İstanbul’un bağrını delerek kanal açacağız. Bangır bangır bağırıyorlar. Biri bağırıyor diye diğerleri de bağırıyor. Diğer bağıranlar inanmıyor. Gene bağırıyor, Kanal İstanbul diye. Acı, vahim, trajik bir durum. İstanbul’a ihanetin Nirvanası size o ihaneti yaptırmayacağız. 1,5 yıldır ağızlarına Kanal İstanbul’u almıyorlar. Genel seçim geçti, unuttular. Yerel seçim geldi bangır bangır Kanal İstanbul’u savunan kişiler -aday olanlar da var- Ağızlarından kelimesi bile çıkmıyor. Niye, ‘günü geldi mi söyleriz’. ‘Burada da milletimizi aldatalım’. Bu millet aldanmayacak. Çünkü bu milletin doğru pusulaya ihtiyacı vardı. Biz onları temsilen doğru pusula olmaya devam edeceğiz. Kararlı bir şekilde devam edeceğiz.
BOZUK OTOBÜS KUMPASI
İETT’yle ilgili araç arızalı kumpası nasıl onları çukura soktu? O çukurdan çıkamayacaklar. Aramaya kalksak onları çukurları gezmeye kalksak 5 yıl da yetmez bize. Kavacık Alman Üniversitesi hattında çalışması gereken Özel Halk otobüsü İETT’ye araç arızalı bilgisi veriliyor ve bu İETT aracı ta Eyüpsultan’da bulunuyor. 15 bin lira resmi ödeme yapıyorlar araca. Reklam filmi çekmek için. Ne için? Ekrem İmamoğlu’nun küçük küçük düşürecekler aklı sıra. Sahte bir reklam filmi çekecekler. Görüntüleri gördünüz, konuşmaları duydunuz. Yapan belli, parti ismiyle bunu yapıyorlar. Oyuncu kadrosu, çekim kadrosu yani bakıyorum ben anlamam film çektirmekten yani. Filmle benim işim yok. Benim hayatım gerçeklerle bakıyorum… Benim bu konuda uzman arkadaşlarım dört dörtlük hazırlık diyorlar. Arkada otobüs itecek adamlar hazırlanmış. Hafiften dumanlar çıkıyor. Çekim ekibi aynı zamanda resmi izinli… İstanbul genelinde çok yetkili bir izin. Valilikten alınmış bu izin. Ve çok geniş yetki verilmiş. Bu kadar geniş kapsamlı izinleri almak önemlidir. Adres belli olunca biraz boyunlar kıldan ince oluyor. Bunu bir çekim sahası haline getiriyor ama sizin bir hesabınız var ise Yaradan’ın da bir hesabı var kardeşim. Patladınız, pat diye patladınız. Zaten sizin işiniz bu kadar. Pat! Bu kadar alçaldınız. Ben hep yani bu tür durumlarda aile terbiyem gereği sadece Allah sizi ıslah etsin. Allah sizin bu kötü emellerinizden bu milleti korusun. Sizi Allah’a havale ediyorum.”
“ASLA UYUMAYACAĞIZ, ASLA BOŞVERMEYECEĞİZ”
Çalışkan, emeğinin peşinde koşan mert çalışanlarımıza çok dikkatli olmaya ve kumpaslara karşı duyarlı olmaya davet ediyorum. Ve onları bu göreve çağırıyorum. Ne dedik başından beri? Evet biz İstanbul’un muhafızıyız kardeşim. Muhafızı ben değil sadece, 16 milyon İstanbullu bu şehrin muhafızı. İstanbul’a bu kadim emanete muhafızlık yapmak sadece bu şehrin doğasına, canlısına, mimarisine, mirasına, insanına korumakla sınırlı değil. Aynı zamanda bu şehrin muhafazı olmak, bu şehrin hakkına, hukukuna kastetmeye karşı dayanıklı ve donanımlı olmayı gerektirir. Dolayısıyla asla uyumayacağız, asla boşvermeyeceğiz.
“KUL HAKKI YEDİNİZ”
Önceki dönem bir bakan binlerce, on binlerce İBB çalışanımıza terörist demişti. Ve bir çalışanımız hak ettiği ölçekte kendisine üç kuruşluk dava açtı… Tam muhafız karakterini taşıyan bir çalışanımızdı. Nuri kardeşimize bu davadan dolayı teşekkür ediyorum. Nuri Bey hesap sormuş mahkemede iddiasını ispat etsin demiş. O da ben güvenlik kuvvetlerinin raporuna konuştum demiş. Bizim muhafız ‘o zaman mahkemeye o raporları getirin bakalım, gelsin bakalım biz terörist miyiz, değil miyiz’ diye mahkemeye ısrarlı bir şekilde mücadelesine devam etmiş. Bu eski bakanın avukatı ‘müvekkilin bu açıklamaları siyaset yapma ve ifade özgürlüğü kapsamında yapmıştır’ demiş. Mecliste kürsüleri devirecekti, mikrofonlar sallanıyordu bize anlatırken sayı veriyordu. Kul hakkı yediniz. Şimdi köşenizden pısırık pısırık cevaplar gönderiyorsunuz.
“AİLELERLE BİRLİKTE 15-20 BİN DOLARA VATANDAŞLIK”
Bu şehirde her gün operasyon yapılıyor. Ve bu ülkenin her köşesinde her gün çete aşağı çete yukarı. Kaç çete ismi var? Kaç mafya ismi var? Literatürü tarıyorum bulamıyorum. Yeni keşfedilmiş. Buradan tekrar ilan ediyorum. Bu emeği veren polislerimize herkese teşekkür ederim… Bu şehrin valileri vardı, bunlar birikirken bu şehirde. Bu şehrin yöneticileri vardı. Emniyetçileri vardı, görevlileri vardı. Nerede bunlar? Bakanları vardı. Biri mi göz yummuş? Kim yönetiyordur? Yani o yapılan işleri gösteren filmleri bu kadar öne çıkarmanın bir tek anlamlı ifadesi olan bir siyasette. Bir iktidar değişir. Başka bir iktidar gelir. Bir bakan gelir onun yerine der ki, ‘berbattı kardeşim, batıyorduk onun için bak her gün operasyon yapıyoruz’. Hesap veren yok. Bunlar olurken neredeydiniz?.. Öyle aileler var ki 15-20 kişi. 400 yüz bin dolar değil dedi arkadaşım. 15-20 bin dolar kişi başı vatandaşlık veriyoruz biz dedi. Haklı. Sonra uyandım. Bu memleketin hala her gün şehit veren bu milletin, Çanakkale’de Kurtuluş Savaşı’nda büyük mücadele vererek bu ülkeyi, bu devleti kuran bu memleketin vatandaşlığı 15-20 bin dolara… Bu millet size büyük hesap soracak… Medyada bazı şeyler, bazı borazancıları var çıkıyor. Yani bu kadar terör yaşıyoruz. Sorumlusunu CHP yapmaya, sorumlusunu Genel Başkanımızın ismini, benim ismimi ağızlarına alarak bizlere taşımaya gayret ediyor… Bu tarz insanlar iktidarın sözcüleri gibi konuşuyorlar. Hak hukukumuzu arayacağız.”