Amerikan sinemasının ve 20. yüzyılın ikonik-epik karakteri Marilyn Monroe hâlâ yaşasaydı şimdi 92. doğum günü pastasında mum üfleyecekti. Fakat Marilyn, 36 yaşında intihar edip öldüğü için kolektif belleğimizde sürekli genç bir kadın olarak kalmıştır. Onun 36 senesine ait binlerce fotoğrafın bazıları da Alberta Eyaleti’nin dünyaca ünlü dağ sporları ve tatil yeri olan Banff’te çekilmiştir, üstelik Marilyn’in koltuk değnekli halidir.
Marilyn, 1953’te Alberta’ya gelip “Dönüşü Olmayan Nehir” filminin çekimlerine katıldı, tam bugünden 70 yıl önce. Filmin afiş başlığında bir oksimoron yok değil, Efesli hemşerimiz Herakleitos’tan beri biliyoruz, bir nehirde aynı suyla tekrar tekrar yıkanılmaz. Elbette Marilyn’in nehrinde de geri dönüş olmaz, giden gitmiş, akan akmış olur; aşklar dahi böyle bitmiyor mu? Bu filmin müziği de halen çalma listelerinde yer alır, pek ünlüdür. Marilyn Monroe’nun kısacık, renkli ve bir o kadar hüzünlü hayat öyküsü defalarca yazıldı, çizildi, belgesellere konu oldu. Bunlardan birinde ünlü bilim insanı Stephen Hawking’in şu sözü ilginçtir: “Eğer bir zaman makinem olsaydı Marilyn’i gençliğinde ziyaret ederdim!”
Ziyaret etse bir şey olacak sanıyordu herhalde, Marilyn’i gayet meşgul bulacaktı oysa…
HAWKING’E DAHA SIRA VAR
Uluslararası Pen Yazarlar Birliği’ni kuran Arthur Miller’la evliydi mesela. ABD Başkanı Kennedy’ye “İyi ki Doğdun Başkan” (Happy Birthday Mr. President) diye 1962’de 45. doğum gününde sürpriz şarkı bile söylüyor bulacaktı kendisini. Hawkings’e bunca uğraşının arasında yüz vereceğini sanmazdım.
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür, arşiv ise asla unutmaz” diyen eskilerin sözünü dinlemeli: Alberta’nın Banff dağlık bölgesinde Marilyn’i gösteren yaklaşık 100 fotoğraftan oluşan bir arşiv geçenlerde ortaya çıktı.
Amerika’da 1950’lerin ünlü magazin dergisi Look’un fotomuhabiri John Vachon’ın kamerasından çıkan bu görüntülerde, o zamanlar 27 yaşındaki Marilyn’i beyzbolcu sevgilisiyle sarmaş dolaş görüyoruz. Bir de geçirdiği kaza sonucu sol bacağında kas yırtılması, çatlamış kemiği nedeniyle topallayarak dolaştığı, koltuk değnekli halini…
TARİHÇİLER BİLE İLGİLENDİ
Şöyle olmuştu: Film sahneleri için dağlarda, ormanlarda, çavlan ve derelerde dolaşırken üstelik ağustosun 25’inde bile buz kesmiş bir dere kenarında Marilyn kaydı ve buz gibi suya düştü. Ertesi gün Calgary Herald gazetesi şöyle başlık attı: Marilyn neredeyse boğulacaktı!
Arşivdeki fotoğraflar böyle ortaya çıkınca büyük bir tarihsel gerçek yakalanmışcasına herkes ilgilendi, Alberta’daki yakın tarih çalışması yapan akademisyenler dahil. Oysa altı üstü, iki âşığın karlı tepelerde şömineye odun atmasından ibarettir.
Look dergisi 1971’de kapandı, bütün arşiv Washington’daki Ulusal Müze’ye devredildi. Arada unutulanlar şimdi sandık odalarından, çatı aralıklarındaki kutuların içinden çıkıyor, hiçbir şey gizli kalmaz.
Alberta’da çekilen o film, aslına bakılırsa Marilyn’in Kanada’daki ilk filmi değildir. “Erkekler Sarışın Sever” başlıklı filminden evvel Ontario eyealetindeki dünyanın ikinci en büyük şelalesi olan Niagara’da bir başka senaryoyu da beyazperdeye aktarmıştı.
Alberta’nın başkenti Edmonton ile Kış Olimpiyatları nedeniyle çok tanınmış şehri olan Calgary arasındaki Banff’e pek çok irili ufaklı dere, nehir, çavlan var, en büyüğü ise komşu eyaletten çıkıp bu dağları ziyaret eden Saskatchewean Nehri… “Dönüşü Olmayan Nehir” filmi bu büyük ırmağın öyküsü.
Alberta’da müze küratörleri şimdi Rocky Dağları’nın tarihine ait bir magazin-pop kültür ve sinema tarihçesi yakaladıkları için kolları sıvamış olmalıdır.
Şimdi “lodos toplayıcıları” tüm belgeleriyle sözlü, görsel ve yazılı tarihi Alberta’ya getirmek istediklerinden Marilyn’in, belki kim bilir nerelerdeki kapalı sandıklarda duran hafifçe sararmış, kenarları perforasyon denen tırtıklı ve biraz da yıpranmış başka fotoğraflarının peşindedir. Bu fotoğraflar çok olmalı, zira Marilyn beyzbolcuyla Alberta’ya geldiği zaman fotomuhabirlere gün doğmuştu; film makaralarına bana mısın demediler, parasını nasılsa gazete patronları ödüyordu!
Marilyn, Alberta’da âşık olduğu beyzbolcu Joe DiMaggio ile ertesi sene evlendi, dört yıl birlikte oldular.
Marilyn bir şeyi sonuna kadar yaşayamayan, çabuk sıkılan, yerinde kalamadığı için kendisine ikide bir kalk gidelim diyen biriydi. Bu beraberlik bitince Arthur Miller’la evlenecekti; onunla da duramadı.
Sonrasında hayatını bitirdi ve eski eşi Joe, geriye kalan 20 yıllık kendi yaşamı boyunca Marilyn’in mezarına haftada üç kere, her biri beşer kırmızı gülden oluşan demet bırakmayı hiç ihmal etmedi.
Bazen böyle aşklar da görülüyor…
[email protected]