Eşine gözü gibi bakan sipsi, çifte ile kabak kemane ustası ve icracısı Hüseyin Köse, Müzikle uğraşan insanlar biraz alçak gönüllü, duygusal, yapıcı olur, kalp kırmaz. Eşime bu kadar bağlı olmamın bir diğer sebebi de bu olsa gerek dedi.
Burdur’un Çeltikçi ilçesi Güvenli köyünde yaşayan, Yörük çalgılarından sipsi, çifte (ardıç veya kamıştan yapılan çift sipsi) ile kabak kemane ustası ve icracısı 74 yaşındaki Hüseyin Köse, böbrek hastası olan ve 7 yıldır da tekerlekli sandalyeye bağımlı yaşayan hayat arkadaşına gözü gibi bakıyor.
Çobanlık yaptığı dönemde 15 yaşında yöresinin meşhur çalgısı sipsiyle tanışan Köse, diğer çobanlardan gördüğü çifte ve sipsiyi çalmayı kendi kendine öğrendi.
Bir arkadaşıyla sipsi ve çifte yapmayı da öğrenen Köse, müzikte ilerleyince düğünlerde çalmaya başladı. Aynı zamanda inşaat ustalığı da yaparak geçimini sağlayan Köse, 1968’de evlendiği ilk eşini 8 yıl sonra kalp rahatsızlığından kaybetti.
Gülcihan Köse ile 1980’de ikinci evliliğini yapan Köse, 21 yıldır böbrek hastalığı tedavisi gören, 7 senedir de kemik erimesi nedeniyle bacakları tutmayan eşine çocuk gibi bakıyor.
Eşinin tüm ihtiyaçlarını karşılayan, bakımını üstlenen, evi temizleyen, yemekleri yapıp çamaşırları yıkayan Köse, vakit buldukça sipsi, çifte ve kabak kemane yapıp çalarak ruhunu dinlendiriyor.
“BUNLAR KAYBOLACAK DİYE ÜZÜLÜYORUM”
Yörük ezgileri eşliğinde yatalak eşine bakan Köse, AA muhabirine, eşi hastalanınca düğünlerde çalgıcılık yapmayı bıraktığını söyledi.
Küçüklüğünden beri müziğe meraklı ve yatkın olduğunu belirten Köse, o zamanlar fakirlikten bir çalgı aleti alamadığını, ilk çaldığı sipsi ve çifteyi kendisinin yaptığını ifade etti.
Kabak kemane çalmayı da 40 yaşından sonra öğrendiğini anlatan Köse, unutulmaya yüz tutmuş çifte gibi geleneksel müzik aletlerinin kaybolmaması için çalgıları evinin odasında yapmaya devam ettiğini dile getirdi.
Sipsi, çifte, kabak kemanenin tınısının insanın yüreğine dokunduğuna değinen Köse, şunları kaydetti:
“Kulağa bu çalgılar hoş gelir, canın sıkıldığı zaman, onu eline aldığında kafanı dağıtırsın. Bu sana zevk vermezse bunu çalmazsın zaten. Çiftenin sesi daha bir başka çıkar. Sipsiyi yapıp çalan çok ama çifteyi yapan ve çalan pek yok. O da bitmese iyi olur. Kabak kemanenin sesi de beni çok etkiler. Sesine, tınısına hiç dayanamam. Akşama kadar çalsalar dinlerim. O kadar çok severim. Torunlarımın hepsine bu çalgılardan yapıp veriyorum, daha hiçbiri çalmayı öğrenmedi. Bunlar kaybolacak diye üzülüyorum.”
“ARAMIZDAKİ SEVGİ EBEDİYEN KALKMAZ”
Köse, eşinin çocuk gibi her şeye muhtaç olduğunu anlatarak, şöyle konuştu:
“Ağrıları olunca ayaklarına masaj yapıyorum. Bilhassa geceleri çok zor oluyor. Onun yerinde ben de olabilirdim, onu da düşünmemiz lazım. Onun için eşimi bırakamam, insanlığın adabına sığmaz. İyi günde iyi de kötü günde kötü mü olacak? Aramızdaki sevgi ebediyen kalkmaz. Müzikle uğraşan insanlar biraz alçak gönüllü, duygusal, yapıcı olur, kalp kırmaz. Eşime bu kadar bağlı olmamın bir diğer sebebi de bu olsa gerek. Eşlerimiz bize emanettir, onlara ölünceye kadar bakmamız şart. Bugüne kadar eşime hiç el kaldırmadım, kaldırmam da.”
“BİZ BİRBİRİMİZİ HEP SEVDİK”
72 yaşındaki Gülcihan Köse de bacaklarının tutmadığını, hafta üç kez diyalize bağlandığını söyledi.
Eşinin kendisine 21 yıldır yardımcı olduğunu, 7 senedir de her işini gördüğünü dile getiren Köse, “Çoraplarımı bile giyemiyorum, eşim giydirir, abdestimi aldırır. Biz birbirimizi hep sevdik. Birbirimize karşı sevgimizi, saygımızı hiç yitirmedik. Sevgi saygı olmazsa olmaz. Hastalanınca ‘Beni annemin evine geri götür.’ dedim. ‘Alınla girdin, akınla çıkacaksın buradan.’ dedi. ‘Kimseye vermem seni.’ dedi. 4 çocuğumuz var. Onun önceki çocuklarını da kendi çocuklarımdan daha çok severim, onlardan ayırmam.” ifadelerini kullandı.
Köse de çalgılara meraklı olduğunu, eşini dinlemekten keyif aldığını sözlerine ekledi.