Azerbaycan’ın 32 yıl sonra topraklarında tam egemenlik sağlamasıyla yaşanan gelişmelerde doğru konumlanma sağlayan ve sağlayamayan ülkeler bulunuyor.
Azerbaycan’ın “24 saatlik bölgesel terör operasyonu”, bölgesel ve küresel aktörlerin planlarını, gelecek için yaşanabilecek gelişmelerin ipuçlarını içeriyor. Azerbaycan’ın 32 yıl sonra topraklarında tam egemenlik sağlamasıyla yaşanan gelişmelerde doğru konumlanma sağlayan ve sağlayamayan ülkeler bulunuyor. Gelişmeler gelecek dönemde neler yaşanacağının ipuçlarını da içeriyor. Özelde Karabağ, genelde Kafkaslar’da yaşananları anlamlandırmak, önümüzdeki döneme yansımalarını kestirebilmek için sorunun özüne hâkim olmak gerekiyor. Bu amaçla gelişmeleri ve yansımalarını derledik.
SAPTAMALAR
Karabağ’dan Ermenistan’a geçenlerin sayısı dün öğlen itibarıyla 100 bini, Hakari Köprüsü’nden geçen araç sayısı da 21 bini geçmişti. Ermenistan Başbakanlığı Sözcüsü Nazeli Bağdasaryan’ın açıklamaları önem taşıyor. Bağdasaryan, gelenlerin ne kadarına barınma olanağını, hangi bölgelerde sağladıklarını ayrıntılı olarak açıkladı. Buna göre gelen Karabağlı sayısı 93 bin iken, bunlardan 23 bin 433’ü gidecek yerleri olmadığı için bu olanaktan yararlandı. Diğerleri adres belirterek Ermenistan’ın farklı bölgelerine kendileri gitti. Bu rakamlar, “gerçek Karabağlılar” konusunda fikir veriyor. Ermeni devlet televizyonuna yansıyan haberleri takip edince başka veriler de ortaya çıkıyor. Bir dede, Karabağ’dan gelen torunlarını ve gelinini sınırda karşılayarak alıp götürüyor. Bu yansımalar, Azerbaycan’ın, “Karabağ’a dışarıdan insanlar getirilip yerleştirildi” tezini doğruluyor.
Azerbaycan, Karabağ’daki her olumsuz gelişmede doğrudan Ermenistan’ı suçluyor, silahlı grupların bu ülkeden geldiğini iddia ediyor. Son silah bırakmanın ardından, Ermenistan’a geçen “askeri eğitim almış, deneyimli” Karabağlıların Ermenistan ordusuna katılması için davet edildiği duyumları geliyor. Bu da Azerbaycan’ın tezini doğruluyor.
Azerbaycan, Dağlık Karabağ’ın Ermeni sakinlerini zorla göç ettirme, insansızlaştırma ile suçlanıyor. Buna gerekçe olarak da Hankendi, Ağdere gibi yerleşim yerlerinin boşalmış görüntüleri kullanılıyor. Nedeni her ne olursa olsun insanların yurt bildikleri yerden göç etmeleri herkesi hüzünlendiriyor. Umulur ki bu durumu Azerbaycan’a saldırı gerekçesi olarak kullanan Batılı devletler ve medyaları, Kelbecer’den Zengilan’a, Ağdam’a, Gubatlı’ya 700 bin insanın sürülmesiyle oluşan durumu da görür. Bu bölgelerin özgürleştirilmesine karşın tüm yerleşim bölgelerinin yakılıp yıkıldığı, halen kanıt olarak duruyor. En basit uydu görüntüleme sistemlerinden dahi bu moral bozucu durum anında gözlemlenebilir.
ERMENİSTAN’DAKİ GELİŞMELER
Gözden kaçan bir nokta daha var. 1990’lardaki işgal sırasında bölgeden kaçanlar sadece Azerbaycan Türkleri değildi. Ermeniler Kelbecer ve Laçın’da yaşayan Kürtleri de bölgeden çıkardı. Bu konuda da Azerbaycan’ın suçlanması ilginç.
Karabağ’daki gelişmenin ardından geçen sürede, Erivan’daki muhalefetin Paşinyan yönetimini düşürme gücü ve becerisi olmadığı ortaya çıktı. Bu konuda Paşinyan yönetiminin dışarıdan ciddi uzman desteği aldığı da açık. Çünkü “darbe yapacakları” gerekçesiyle sekiz kişinin gözaltına alınması tamamen algıyı yönetmeye yönelikti. “Hevesli olan varsa görün, bakın darbeye izin vermeyiz” mesajıyla ilgilisine gözdağı verildi.
Ermenistan yönetiminin Karabağ ve Azerbaycan’a yönelik sert, suçlayıcı açıklamalarına karşın, bazı noktalarda yeni bir tavır geliştirdikleri de gözleniyor. Bağdasaryan’ın bir açıklamasında, Dağlık Karabağ’dan önce “Artsakh” diye bahsedip sonra özür dileyerek düzeltmesi Sarkisyan ve Koçaryan klanlarının öfkesine neden oldu. Ancak bu tavır, iki ülke arasındaki barış umutlarının kırılmamasını engelliyor.
KAZANANLAR, KAYBEDENLER
Batı medyası, belli yanlışları sürekli taraflı yaklaşımlarla tekrarlıyor. Batılı devletlerin son olaylardaki tavırları dikkat çekti. Fransız yönetimi ve siyasetçiler kaybedenler tarafında yer aldı. Azerbaycan’ı “Karabağ’da işgalci gösterenler” bile vardı. Bakû anında karşılık verdi, Fransız sömürgesi olmuş ülkelerle dayanışma toplantıları yaptı.
ABD’nin son dönemde bölgedeki gelişmelere yaklaşımı, uluslararası ilişkilerde bir saha araştırma konusu olarak işlenebilecek düzeyde. Paşinyan’a inanılmaz destek sağladı, ayakta tutmayı başardı. Karabağ’dan gelenlerle günlerce yakından ilgilenen, Ermenistan ve Azerbaycan başkentlerini ziyaret eden ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı Başkanı Samantha Power başkanlığındaki heyet çok etkindi. Söylemleri bir dengeyi gözetiyordu. Karabağ’dan gelenlerle dayanışma sergilerken, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü zedeleyici bir cümle kurulmadı.
GÖRÜŞMELER YAPILDI
İki ülke arasında barış anlaşması imzalanması için içeriği aktarılmayan görüşmeler yapıldı. “Kafkaslar’da Rusya mı yoksa ABD mi etkin olacak” mücadelesinin yanı sıra “iki ülkeyi kimin barıştırma başarısı göstereceği” konusunda da rekabet var. Eski Endülüs kenti Granada’da 5 Ekim’de Aliyev ve Paşinyan görüşecek mi, barış çıkacak mı merak konusu. İki ülke arasında normalleşme sağlanması her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Şu an Azerbaycan’ın egemenliğini sağlamasına Batılı devletlerin kontrollü tepkisi sonraki yıllarda suçlayıcı yaklaşıma dönüşebilir. Bakû, Türkiye’ye yönelik “soykırım kampanyası” benzeri bir durumla karşılaşabilir. Azerbaycan buna hazırlıklı olmalı. Şüphesiz olası normalleşmenin ülkemize de yansımaları olacak. Ermenistan’ı NATO üyesi yapma hevesi dorukta. Ancak Türkiye’nin doğu bölgesini “Batı Ermenistan” gören ve kurtarılmasını öngören anlayış Ermenistan anayasasında bile var. İsveç’in NATO üyeliğiyle uğraşan Türkiye, daha ağır baskılarla karşı karşıya kalabilir.